6 Mayıs 2009 Çarşamba

6 Mayıs ve bir Nebil anısı..


Dağlara yazılı DSİ nasıl DENİZ-MAHİR oldu..?

Habib'i Neccar dağındaki dev DSİ yazısı, her zaman dikkatimi çeken bir dağ-taş yazısıydı. Devlete de aitti. Bilinçaltım Deniz'leri asan devlete tepkiyle doluydu, bugün gibi…

Bir 6 Mayıs sabahı bu taşlar Deniz olmalı, Mahir olmalıydı.. Kararımı ilk olarak en yakın yoldaşlarımla paylaştım. Bu çabayı kolektif yapalım kararı aldık. Başka örgütten insanların da katılmasını arzuluyorduk. THKO sempatizanı arkadaşları davet ettik. Olumlu buldular. Onlar da bizimle gelecekti, dağa tırmanacak DENİZ-MAHİR yazacaktık.

Bu eyleme kimler katıldı..? Tam olarak hatırlamakta güçlük çekiyorum, aradan 32 yıl zaman geçti. Ancak ağırlığını biz Acilcilerin oluşturduğu ben, Nebil, FÇ, MY, EU, AS, İU, AD, AK ve adını hatırlamadığım birkaç yoldaşımız daha vardı. THKO sempatizanları olarak o zaman bilinen Selim Horoz ve birkaç arkadaşı da aramızdaydı.

Sayımızın onu aştığını hatırlıyorum. Uzun sürecek ve sabaha karşı bitmesi gereken bir eylemdi. Dev taşları yerinden oynatacak, DSİ yazısını DENİZ- MAHİR diye değiştirecektik. Yazının net görünmesi için de badanayla boyayacaktık.

Dağa tırmanış karanlığın iyice bastığı saatlerde yapıldı. Saat 21.00 civarı olmalıydı. Dünyanın ilk kilisesinin önünden geçen yolda toplanmış ve dikkat çekmemek için derhal tırmanışa geçmiştik. Önceden planlandığı gibi taşları yerinden oynatmaya ve yazıyı değiştirmeye koyulduk. İki yoldaşı gözcü olarak yol üzerinde bırakmıştık.

O an, hepimize nasıl bir kuvvet geldiyse, zevkle yapılan her işte olduğu gibi, süratlice taşları yerinden oynatarak yeniden düzenliyorduk. DSİ'nin taşları yetmedi, sağdan soldan dağ eteklerinden de irili ufaklı taşlar toplanarak taşınmaya başlandı.

Orada emmoğlu İU’ın titizliği, harflerin kağıt üzerinde cetvelle çizilmiş gibi oturtulması gerektiği yönündeki ısrarı, AD’in ortalığı telaşa veren, “polisler geldi..!” diyerek hepimizin zulaya yatmasına yol açan nidası, şaka olduğunu anlayınca bir kez daha işe koyuluşumuz.. Bütün bunlar bir yorgunluğun ya da endişenin değil, heyecan ve coşkuyla süren bir çalışmanın anlık yansımalarıydı..

Nebil, her zamanki gibi olayın detaylarından kendini bağımsızlaştırmış işini yapıyordu. Taş dizimi henüz bitmeden önceden hazırladığımız eritilmiş kireç taşından mamül badanayı pompalı aletle taşlara doğru püskürtmeye başlamıştık. Ancak badana sulu bir şey gibiydi ve beyaz renk görünmüyordu. Yazı belirgin olmayacak diye hayıflanmıştık.

Badanacılığı bilenler bunun bir süre kuruması gerektiğini, birkaç saat sonra bembeyaz bir tabakanın taşları kaplayacağını söylüyorlardı. Buna rağmen badanayı iki kat yapma ısrarım oldu ancak o dev yazılara yetmez kaygısıyla birinci yüzden arta kalanı taşlara püskürtmeyi kararlaştırdık.

Onu aşkın genç insan Deniz'ler için bir emek vermek istediler. İsabetli, yaratıcı bir düşünce ile ilk kilise gibi Antakya’nın ilklerine bir yenisini katıyorlardı. Üstümüz başımız toprakla, çamurla ve badana beyazıyla damgalanmıştı; bir onur belgesi gibi...

Geç saatlere kadar gözün gözü görmezdiği bir ortamda planladığımız hedefe varmıştık.. Mutluluk, huzur ve biraz da rehavetle düzenlediğimiz taşların üzerinde biraz oturduk, sonra hızla toplanıp dağdan inmeye başladık.

O gece çokta acıkmıştık. Her zamanki gibi ben ve beraberimde kalan yoldaşlarla annemin yemeklerine daldık. Örgüt evimiz Orhanlı mah. Kurtdere Çıkmazında, baba evimize çok yakın bir yerdeydi. Nebil orada yatacaktı. Sanırım MY ve diğer arkadaşlarla birlikte o eve gittiler.

Ertesi gün; emeklerimizi seyretmek için köprübaşına, stadyum civarına, belediye binası bahçesine gittik... En iyi görüntü oradan mümkündü. Eğitim Enstitüsünden de görüntü çok müthişti. Kadim Roma şehrinin dağlarında DENİZ-MAHİR yazıyordu.

Bu gün 6 Mayıs 2009.. Deniz'lerin idamları üzerinden geçen onlarca yıl sonra Nebil ve diğer yoldaşlarla birlikte Deniz'ler için yaptığımız bu ufak çaba; kişiliğimizin oluşumunda o günlerden gelen derinliği ve manayı anlatmaya yeterlidir sanırım.

Bu anımı yazarken özlemle oraları görme arzum yükseldi. Yasaklıyım, ülkeme dönemedim ama teknolojinin yardımıyla, Google Earth programıyla koordinatları yaklaşık olarak 36 12’ 36.20” K ve 36 10’43. 94” D olan dağ eteğinde sanal olarak bir kez daha gezindim (öneririm, siz de gezinin)...

O güzelim dayanışmayı ve yoldaşlarımı tek tek yad ettim. Emeklerle, özveri ve heyecanla yükselen örgütümüzün devrimci mayasının yoğunluğunu hissettim, bir kez daha bilince çıkarttım. Sorumluluklarımı, hatalarımı ve doğrularımı bir kez daha gözden geçirdim.

Yolumu aydınlatan bu anıların ışıklarıyla özgürlük ve demokrasi için yürümem gerektiğini bir kez daha bilincime kazıdım...

Geçmişimiz onurumuzdur. Geleceğimizin temel taşları bu anılardadır.

Nebil yoldaşı Deniz'lerle ilgili yapılan bu ortak çalışma anısında yad ederken de bunları düşündüm durdum.

Nebil… Nebil…

Deniz.. Mahir...

Anılarınla doludur kadim şehrin...

M. Ural

Hiç yorum yok: