28 Nisan 2009 Salı

İrfan Ural ile kısa söyleşi..


Soru : Yazdığın anıda Nebil’in firar sıranı kendisine vermeni istemesine ilişkin olarak sana da ilettiğim bazı sorular ulaştı.. Bu konuda ne diyorsun ?

İrfan: Pek anlamlı bulmadım. Olayı yaşayan benim. Ben teklifi doğal karşılamıştım çünkü o anki ruh halini en iyi yaşayan bilir. Nebil’in teklifi gayet doğaldı.

Soru : Nebil bu teklifini bir grup önünde mi yapmıştı ?

İrfan : Nebil’in bu teklifini ve yaklaşımını FÇ’dan başka AD ve HG da biliyordu. Ayrıca Nebil’in böyle bir teklif yapmış olamayacağını düşünen arkadaşımız sözü edilen ortamları yaşamamış, ki yaşamasını da temenni etmem, ama o süreçleri yaşamamış arkadaşların gerçekçi yorumlar yapabilmeleri mümkün değildir. Gerekli görülmesi halinde yanıtlar verilir.. Teklifi yapmak, kişinin karakter tahlilini yapmayı gerektirmez. O, özgün bir süreçti ve aksi bir yanıtla da karşılaşabilirdi. Zaman ve mekana bağlı ruh hali hesaba katılmadan doğru sonuca varılamaz.

Soru : Nebil’in yanında neden Acilci bir arkadaş değil de DK’lı bir kişi firar etti.

İrfan : Tamamen dayanışma ve elbette onlardan gelen teklif üzerine oldu. İlk planda hiçbiri yoktu. Nebil’in kendisiyle ilgili yaptığı teklif ve kabulü sonrası o yolun diğer arkadaşlardan biri için de uygun olacağı teklifi ardından geldi ve süreç öyle tamamlandı.

Soru : Nebil, Niğde cezaevine geldikten kaç gün sonra firar etti ?

İrfan : Kırkbeş – elli günlük bir süreden bahsedebilirim...Ben malum hazırlık sürecinden bahsettim. Nebil’in gelişiyle çıkış süresi çok daha azdı.

Soru : Firar günü Nebile ablalar da tesadüfen ziyarete gelmişler.. Nebil onların ziyaretine neden kızmıştı ?

İrfan : Nebile ablalar ziyarete geldiklerinde Nebil’le birlikte karşıladım. Elini öptüm. Nebil’in kızma nedeni Nebile ablanın beraberinde gelenlerden dolayı idi. Nebil’in o akrabalarıyla arasında bir soğukluk hali vardı. Nebil ablasına ‘’ bunları niye getirdin ..? Ne işleri var burada ..? ‘’ diye kızgınlık hali vardı. Ben onu sakinleştirdim.

Soru : Nebil’in dışarı çıkınca yapacaklarına ilişkin bir programı var mıydı yada yapması gerekenlere ilişkin ortak bir karar alınmış mıydı ?

İrfan : Çıkınca ne yapacağına dair planlamalar elbette konuşuldu ancak daha çok konuşulan o anki gurubumuzda ve Nebil dahil hepimizin rahatsız olduğu, anlamlandıramadığımız ayrılık konusuydu. Ağırlıklı olarak tartışma, sohbet bu minval üzerinde idi ama Nebil’in ketumluğu malumun olsa gerek. Fakat kesin olan bir şey vardı ki, Nebil de en az bizler kadar rahatsızdı ve hatta birleştirici ilişkilere daha çok ihtiyacımız var yönünde yaklaşımı vardı.

Soru : Dışarı çıkınca ne yapılacak, kimlerle ilişki kurulacaktı ? Mesela sen çıksaydın neler yapacaktın ?

İrfan : Benim açımdan diyeceklerim kesin. Kime, kimlere ulaşmam gerektiğini tahmin edersin. Evet planlama iç ve dış koordineli idi. Aynı şey Nebil için de geçerli oldu. Herhangi birimiz için de geçerliydi. Tek fark; dışarıdakilerin bekledikleriyle çıkanın farklı olduğunu firardan kısa süre önce öğrenmiş olmaları idi. Dışarıdakilerin kimler olduğunu bilmemek zorunluluğu vardır. Nedenini sen de bilirsin.

Soru : Yani kiminle bağlantı kurulacağı belli miydi ?

İrfan : Dedim ya, kim çıkarsa çıksın kime ulaşılacağını bilerek çıkmış olurdu. O süreci dışarıda olanlara sormak gerek. Ama belli ziyaretlerin olmasından daha doğal ne olabilir ki ?

Soru : Nebil’ın firarından sonra size hiç haberi ulaştı mı ?

İrfan : Emanet sapasağlam yetişti türünden mesaj ulaştı.

Soru : Nebil’in ölüm haberini ne zaman aldınız ?

İrfan : Ben Ordu cezaevindeyken televizyonda ana haber bültenini izlerken ‘’ vicdanım el vermiyor’’ diye başlayan sözleri ile 23-25 yaşlarında zayıfça ve gözlüklü birinin ekrandaki ifadelerinden Nebil’in katledildiğini öğrendim. Şoka girmiştim.. Koğuştakilerin ‘’ evet yanlış duymadın ’’ doğrulamaları ile acı haberi duydum. Anımsadığım kadarıyla öldürüldüğü tarih ile öğrendiğim tarih arasında altı ay gibi bir süre geçmiş olsa gerek.

Soru : Nebil, yakalanmalarına ilişkin neler anlattı sizlere ? Nasıl yakalandığına ilişkin açıklaması oldu mu ?

İrfan : Hiç olmadı. Çatışarak yaralı yakalandığı Zeytinburnu olayını konuşmuştuk. Kuşatıldıklarını ve çatışmak zorunda kaldığını anlatmıştı. Biliyorsun, Nebil’den ayrıntı almak için çok güçlü pense ve kerpeten gerekirdi. Sorulardan çabuk sıkılan bir yapısı vardı.

Soru : Cezaevinde birlikte resim çektirdiğiniz oldu mu ?

İrfan : Fotoğraf konusu pek yoktu.

Soru : Başka ne söylemek istersin ?

İrfan : Şu an aklıma geleni hemen aktarayım. Zonguldak Ereğlisi’nde yazışmakta olduğu bir yakınına anlayacağı dille firar ettiği andan itibaren benim mektup yazmamı istemişti ve ben o mektubu gönderdim. Yazdığım mektupta tarih ve gün olmalıdır. En azından posta mühür tarihi mevcuttur. Böylelikle kesin Niğde’ye geliş tarihi ile çıkış tarihi arasındaki günler belirlenebilir.

Soru : Nebil deyince gözlerinin önüne ilk gelen nedir bugün ?

İrfan : Benim firarım için hazır edilen takım elbiseyi kendisine giydirirkenki halini hatırlarım. Askılı atleti üzerine kazak mı sanırım gömlek her neyse onu giydirip yolcu ederkenki bakışlarını görürüm.

Hiç yorum yok: