15 Haziran 2016 Çarşamba

SER VERDİLER SIR VERMEDİLER

10 MART 1978, örgütümüz üzerine yürüyen devlet ve işbirlikçilerine karşı, mücadelimizin işkincelerde devam ettiği günlerin başlangıcıdır.

Bir itirafçı olarak Engin Erkiner'in ahlaksız teslimiyeti ve örgüte ait her şeyi, bir tokat yemeden polise vermesinin kefaretini, işkencelerde bize ödetmeye çalıştılar; falakalar, kaba dayaklar, elektirik şokları...

19 Ağustos 1977'de İstanbul'da ilk eylemlerinde yakalanan, bileğini polis tutuğu an itirafçı olan birinin yıktığı örgütü, firarı koşullarda yükseltmek kolay değildi. 50 isim saymıştı, tüm yöneticiler, tüm eylemler ve ihtimaller, kadrolar, hatta sempatizanlar bile teslim edilmişti. Bu koşulda örgütü yükseltmek, emekle adım adım yeniden toparlamak, firari bir ekibin boynunda kalmıştı.

Bu ekip, ülkemizin tüm bölgelerine yetişme çabası ve kesintisiz eylem etkinliklerini bir arada yürüttü. CEPHE bu ekibin siyasal algı ve iradesinin ürünüydü; öncülü TEK YOL DEVRİM dergisiydi. Askeri bakış açısının, siyasal bir bakış açısı olarak ehlileştirilmesi böyle başladı. Bu çabanın mimarı ekibimizdi; Mihrac Ural, Nebil rahuma, Fuat çiler ve M. Çiler ve bu temel ekibe bağlı onlarca kadro ve militandı...

Acilciler örgütünün yeniden yükselişi böylece başladı. Bu örgüt artık etikindi ve adı her alanda yankılanmaya başlamıştı. Öncesi ise, bir itirafçının yarattığı bataklıkta erimişti.

10 Mart 1978'de Ankara, Yukarı Ayrancı daki örgüt evinde, ben, Binbaşı Eşber yoldaş, Rezzan ve adını hala hatırlamadığım bir yoldaş daha, bir bodrum katında yakalandık. Kaçmak istedim pencereden, üzerime çulandılar. İşkencede 21 gün; Ankara-İstanbul arası dolaştırıldım.

Anadilimle şarkı söyledim direnerek, elektirik verdiler çarmıha gererek...

Bu ekib Antakya'dan, İskenderun'a, Adana'dan Tarsus'a, İstanbula, Samsun'a, Kayseri'ye, Niğde'ye, Ankara'ya düğüm düğüm örgütü yeniden kurdu...

Bu ekip, şu ana kadar kimsenin bilmediği eylemlere imzasını attı. İşkencede birlikte direndi, tek kelime bile açık vermedi. Önceki yakalanmaların tüm kefaretini işkencede ödedi, ama teslim olmadı.

İtirafçı Engin'in yandığı yer tas tamam burasıydı. Zira ondan önce bu örgütte Rıza Salman, en üst yönetici olarak yakalandı, ama tek kelime konuşmadı, işkencede adam gibi dik durdu. İtirafçıdan sonra ise ben ve ekibim yakalandık, tek kelime konuşmadık, örgüt üyeliğini bile kabul etmedim, dik durduk, üstelik itirafçı onlarca kez adımızı, ilgil-ilgisiz herşeyde anmış olmasına rağmen…

Bu gerçekler, itirafçının kabusuydu. Bu yüzden de MİT ajanı ortağının kucağında, her çirkefe battı, ihbarlara, karalama ve şaşkınca, çılgınca ifşaatlara yöneldi...

Acilciler örgütü tarihinin yöneticileri arasında tek bir itirafçı çıkmıştır, o da Engin Erkiner'dir.

Bizim ekip ser verip sır vermeyen bir ekipti. Üreten, çalışan ve siyasal mücadelede kararlı bir irade sergileyen ekipti.

Bu ekip en son yakalananlar arasındaydı, özellikle İtirafçı Engin'in sırtlarına yıktığı bir ton ifadesi vardı. Mihrac Ural'ı ve onun can yoldaşı Nebil Rahuma'yı polise ilk kez afişe eden bu ahlaksız itirafçı, onları işkencede de takip ediyordu. Fuat'ta, hanımı da yakalanmıştı. Ama tek bir açık vermedik, direndik dik durduk.

Nebil istanbul'da tutklandı, ben Ankara'da, İstanbula da götürdüler. Sağmalcılarda beni karşılayan, can yoldaşım Nebil'di. Kısa süre kaldık. Kaçış olanağı çıkınca onu yerime gönderdim. Benim ifadem taş gibi, beyaz bir sayfa, yarım kağıttı.

Nebil istanbul'da tutklandı, ben Ankara'da, İstanbula da götürdüler. Sağmalcılarda beni karşılayan, can yoldaşım Nebil'di. Kısa süre kaldık. Kaçış olanağı çıkınca onu yerime gönderdim. Benim ifadem taş gibi, beyaz bir sayfa, yarım kağıttı.

Neymiş "gizli ifadeymiş, 2. ifadeymiş", daha neler. Adam itirafçı ya herkesin itirafçı olaması gerek, benzer arıyor. Hadi ordan be ahlaksız adam, 20 sayfada "kronolojik olarak" dizdiğin itirafların dışında bilinmeyen, gizlice verdiklerin de mi var ne?..

Boşuna arama benzerin yok olmayacak da…

Bombacı Leyla davasından 12 eylül rejimiyle birlikte 7 küsur yıl ceza aldım, Ama mahkemeleri takan kim, Adana'dan firar ettim (31 Temmuz 1980). Beraberimde o gün uygun gördüğüm iki örgüt insanını birlikte çıkardım.

Bu günde, ser verip sır vermeyen bu ekip, sevgiyle, saygıyla birbirine sarılı, ama bir eksiğimiz var can acısı…

Nebil.. Nebil.. seni asla unutmayacağız.

Nebil'i zalimler katletti. Bu katlin bir ayağında MİT ajanı İbrahim Yalçın var; örgütten habersiz aldığı ve nerede ne yaptığı belli olmayan 2 kg altın için. Kepaze insanlar onu yargıladılar, "Acilin adamı" ilan ettiler, çirkinlik bulaştırmak istediler...

Nebili katleden akıl şimdi, Özel Harp Dairesinin kuklaları olarak, İtirafçı Engin Erkiner ve MİT ajanı İbrahim Yalçın isimleri altında işlerine devam ediyorlar.

İlki trajediydi, tekrarı ise komedi olarak…

Mihrac Ural
10 Mart 2010

Eğrisiyle Doğrusu...

Engin Erkiner


Bir günde Arapça öğrenebileceğini ifade edecek kadar iddialı, ODTÜ'de okuyabilecek kadar zekidir. Lakin; uyarılmış olmasına rağmen günlerce polis tarafından izlenmekte olduğunu farkedemeyecek kadar kör, yıllarca kol kola yürüdüğü insanların kimler olduğunu bilemeyecek kadar aptal, yakalandığı zaman anında çözülecek kadar dirençsiz, barındığı Suriye'de çıtını çıkaramayacak kadar korkaktır. Bakmayın şimdi sanal alemde esip gürlemesine... Galip gelmek için belden aşağı vuruşlar da dahil her türlü çamuru sıvamayı yöntem olarak kullanabilecek adi bir kişiliktir.


İbrahim Yalçın


Evveli belirsiz,