22 Nisan 2009 Çarşamba

HDÖ dava dosyasındaki ifadelerle Nebil cinayeti..



Nebil Rahuma’nın öldürülmesi sürecine ilişkin, Mete Özerin HDÖ gerekçeli kararında geçen ifadesini aşağıda yayınlıyoruz.

Dikkat çekici ve önemli olay; Ege bölge sorumlusu ile Karadeniz bölge sorumlusunun da yer alacağı bir karar toplantısı düzenlemek için harekete geçilmiş ve bu toplantının 2 ekim 1980 günü yapılması planlanmış iken Nebil Rahuma’nın bu toplantı beklenmeden alelacele 29 eylül 1980 günü öldürülmesidir.

Neden böyle bir toplantı kararı alınmış olmasına rağmen beklenmemiş ve biraz da telaş içinde Nebil Rahuma öldürülmüştür..?

Bu kararı gerçekte kimler almıştır..? Mete Özer, Nebil Rahuma’nın öldürülmesi eyleminde ’in olmadığını, o tarihte İzmir Bölge sorumlusuyla buluşmak üzere İstanbul dışında olduğunu ifade etmektedir. Bunlar ileride ayrıca ele alınacaktır..

Bu eyleme katılanlar arasından geriye tek bir canlı tanık kalmıştır: AEÖ. Bu kişi bir biçimde konuşmalı ve karanlıkta kalan konulara açıklık kazandırmalıdır.

Mete Özer’in HDÖ gerekçeli kararında geçen ifadesi:

12 eylül harekatından sonra 23 eylül 1980 tarihinde S. Nazlı Kaya’nın Ziya Erdönmez’in kendisiyle görüşmek istediğini, Kadıköy Et ve Balık Kurumunun yanında randevu verdiğini bildirmesi üzerine, belirtilen randevu yerinde, Ziya Erdönmez, Mehmet Yıldırım, Cemalettin Düvenci ve AEÖ ile buluştuklarını, bu randevu sırasında önce Mehmet Yıldırım’ın sonra da Ziya Erdönmez’in konuşma yaptıklarını, buluşmanın mevzusunun Nebil Rahoma ile ilgili olduğunu; Nebil Rahuma’nın Ziya Erdönmez’in eşine sarkıntılıkta bulunmakla cinsel ilişki kurduğunu ayrıca; İstanbul da HDÖ adına gerçekleştirilen bir kuyumcu soygunundan sonra ele geçen ve Nebil Rahuma'da bulunan 1.500.000 tl altını kendilerinden habersiz olarak Acilciler örgütünün yöneticilerinden olan Ali Çakmaklı'ya verdiğini, her iki davranışının da örgüt disiplin ve tüzüğüne aykırı olduğunu, Nebil Rahuma’nın bu tutum ve davranışları nedeniyle hakkında ölüm kararı verdiklerini, verilen ölüm kararında Ege bölge sorumlusu Teyfik Bozkurt’un da bilgisi bulunduğunu anlatarak kendisinden de görüşleri sorulduğunda;

“böylesi bir olaya inanmak istemediğini, ancak ileri sürülen hususlar doğru olsa bile verilecek cezanın ölüm cezası olamayacağını ve kararın yanlış olduğunu belirttiğini,”

Ziya Erdönmez’in bu konuda kendisini ikna etmek için gerekirse daha sonra yapacağımız toplantıda Nebil Rahuma’yı da getirip yanında konuşturabileceğini, bizzat bu olayları Nebil Rahuma’nın kendisinden dinleyebileceğini söylemesi üzerine, Ziya Erdönmez’in bu teklifinin kendisi için de uygun olduğunu belirtmesi üzerine konuşmadan 2 gün sonra (25-26 eylül) Merter'de Ziya Erdönmez’e randevu verip evden ayrıldığını, tespit edilen günde randevu yerine gittiğinde, Ziya Erdönmez’in randevu yerine gelerek kendisini alıp Merter ile Tozkoparan arasında bulunan boş bir araziye götürdüğünü, saat 19 sıralarında bulundukları yerde Ziya ve Kendisinden başka, Mehmet Yıldırım,Cemalettin Düvenci, AEÖ ve Nebil Rahuma’nın bulundukları, Nebil Rahuma’ya Ziya Erdönmez’in karısına sarkıntılık yaparak tecavüz edip etmediği sorulduğunda; kesinlikle inkar yoluna saptığını, bu yerden ayrılan Ziya Erdönmez’in aradan bir saat kadar bir süre geçtikten sonra eşi Emine Erdönmez’i alarak geldiğini, aynı konu E.Nuran Erdönmez’e sorulduğunda;

“Nebil ile arasındaki mevcut cinsel ilişkinin 3-4 aydan beri devam ettiğini, Nebilin hissi yönden yakınlık göstermesi nedeniyle bu ilişkiye karşı koyamadığını ve cinsel ilişkide bulunduğunu”

açıkça söylediğini, Nuran Erdönmez’in bu açıklamasından sonra olayı Nebil Rahuma’nın kabul etmek zorunda kaldığı, bu görüşmeden sonra Ziya Erdönmez ve eşi Emine Nuran Erdönmez ile birlikte toplantı yerinden ayrıldıklarını, toplantı yerinde Mehmet Yıldırım, Cemalettin Düvenci, AEÖ ve Nebil Rahuma’nın birlikte kaldıklarını, Ziya Erdönmez ile ayrılırken ertesi gün için Haznedar'da randevu yeri olarak tespit edilen yerde buluşmayı kararlaştırdıklarını, tayin edilen günde randevu yerine gittiğinde, Ziya ile birlikte Cemalettin Düvenci’nin evi olduğunu sonradan öğrendiği eve gittiklerini, bu evde Mehmet Yıldırım, Cemalettin Düvenci, Nebil Rahuma ve AEÖ’in beklemekte olduklarını, bu evde yapılan görüşmede Ziya Erdönmez’in İstanbul dışında bulunduğu sırada yani 12 eylül harekatından birkaç gün sonra, Nebil Rahuma tarafından kendi evinde bulunan örgüte ait silah ve diğer malzemeler alınarak Mehmet Yıldırım’a verildiği, bu silahlar arasından 2 silah ile gerçek hüviyetini evde bıraktığını, bunun Nebil Rahuma tarafından kasıtlı hazırlanmış komplo olduğunu açıklaması nedeniyle, Nebil Rahuma kasıtlı olarak böyle bir şey yapmadığını belirterek inkar ettiğini, bu arada konuşmalara katılan Mehmet Yıldırım’ın Ziya Erdönmez’in açıklamaları paralelinde, Ziya Erdönmez’in evinde bulunan silah ve malzemeleri alıp yaptığı sayım sırasında silah ve malzemeler arasında 2 tabancanın noksan olduğunu Nebil Rahuma’ya söylediğini, Nebilin silahların hepsini alıp evde hiç silah bırakmadığını belirttiğini, bunu Ziya’ya karşı inkar ettiğini, Ziya Erdönmez’in gerçek kimliğini unutmuş olabileceğini bahsettiğini, ayrıca Mehmet Yıldırım’ın Nebil Rahuma'da bulunan 1.500.000 TL altını Acil hareketine aktardığını, Ali Çakmaklı’nın öldürülmesinde Nebil Rahuma’nın parmağı olduğunu açıklaması üzerine, Nebil Rahuma söz konusu altınları İstanbul'da Acil hareketi sorumlularından İbrahim Yalçın isimli şahsa verdiğini, bu davranışının da örgütsel faaliyet yönünden büyük bir hata olduğunu kabul ettiğini ancak Ali Çakmaklı’nın öldürülmesinden bilgisi olmadığını beyan etmiştir.

Yapılan bu toplantıda Nebil’in itiraflarını duyunca Mehmet Yıldırım ve Ziya Erdönmez’in ortaya attığı konuların gerçek olduğuna inandığını, örgüte karşı işlemiş olduğu suçlar nedeniyle verilen ölüm kararının yerinde olup olmadığı kendisine sorulduğunda, Ziya’nın eşi ile olan cinsel ilişkisi nedeniyle verilen ölüm kararının yerinde olmadığını, HDÖ hareketine ait altınları Acile aktarmasının ise örgüte ihanet olduğunu, ancak bundan dolayı ölüm kararı verilemeyeceğini, verilecek en uygun cezanın belirtilen suçlamalarla ilgili olarak Nebil Rahuma'dan yazılı bir itiraf alındıktan sonra HDÖ’den ihraç edilmesi yoluna gidilmesi gerektiğini söylediğini, bu konuşmadan sonra Nebil Rahuma’nın AEÖ ve kendisini kastederek;

“ bu konuda karar verecek yetkimiz olmadığını, yargılama görevinin Ege ve Karadeniz bölge sorumluları ile birlikte İstanbul il komitesi üyelerinin yetkileri dahilinde olduğunu, verilecek kararın bu şahıslar tarafından verilmesini''

isteyerek Ege bölge sorumlusu Teyfik Bozkurt ile 1 ekim 1980 günü saat 13-16 arası İzmir otogarının yakınındaki tren istasyonunda randevusu olduğunu açıkladığını, ölüm kararına karşı çıkması üzerine Ziya Erdönmez’in sert bir çıkış yaparak

“bu iş burada bitmiştir, daha fazla uzatma. Biz zaten Nebil hakkında ölüm kararı verdik. Ancak bir kere de İzmir ve Karadeniz bölge sorumluları ile de görüşmemiz gerekir”

diyerek İzmir sorumlusu Teyfik Bozkurt’u İstanbul’a getirmek için 1 Ekim'deki randevuya gitmemi, kendisinin de Karadeniz bölge sorumlusunu getireceğini söyleyerek 2 ekim 1980 günü Ömür yoğurt fabrikasında buluşmak üzere İstanbul’dan ayrıldıklarını, o tarihte Salihli'de bulunan eşinin yanında bir gün kaldıktan sonra İzmir sorumlusu ile görüşmek üzere saptanan randevu yerine 1 ekim günü gittiğinde İzmir sorumlusunu tespit edilen randevu yerinde beklemesine rağmen gelmediğini, tekrar Salihli’ye gidip, 5 Ekim tarihine kadar orada kaldıktan sonra 6 ekim günü Ziya Erdönmez ile buluştuklarını, Ziya Erdönmez’in burada yaptığı konuşmada Karadeniz sorumlusunun da gelmediğinden bahisle, polisle işbirliği yaptığı düşüncesi ile N.Rahuma’yı öldürdüklerini açıkladığını ancak bilfiil eylemin kimin tarafından gerçekleştirildiği hakkında bir şey söylemediğini, öldürme eylemini tasvip edip etmediğimi sorduğunda, Nebil’in işlemiş olduğu suçlar karşısında öldürülmesini benimsemediğini, tasvip etmese de artık yapılacak bir şey olmadığını beyan etmiştir.
” (HDÖ gerekçeli kararı)

(Not: Dava dosyasında öldürülme tarihi olarak 30 Eylül 1980 belirtilmektedir.)

Hiç yorum yok: