‘’ACİL’’, 12 Mart Yılları’ndan çıkışın başlarında sesini duyuruyor. Saf siyasal harekete zaman kalmamış, askeri sanatlara yatkınlık ile siyasal yetenek ve becerinin birbirine karışması, hem hareketleri, çok çabul ‘’olgunlaştırıyor’’, gelişmelerini bulmadan kemikleşiyorlar ve hem de kemikleşme ikide bir çıt çıt kırılmaya yol açıyor. Halkın Devrimci Öncüleri, sürekli olarak iç tartışmaları yaşıyor.
Antakyalı olduğunu sandığım Nebil Rahoma, Halkın Devrimci Öncüleri grubu içinde kalıyor.
Halkın Devrimci Öncüleri’nin yöneticilerine, diğer arkadaşlarından bir mektup geliyor. İddianame’ye geçiyor; aktarıyorum. ‘’Yoldaş, bir sarkıntılık spekilasyonu duyduk. O yoldaşın esir alındığını da belirtiyordu. Şu kadarını söyliyeyim ki biz bu yoldaşın böyle bir şey yapacağına binde bir ihtimal vermiyoruz. Eğer durum öldürme gibi bir durum alırsa, biz de buradakilere, zaten esir olanlara karşı misilleme yapacağız. Yoldaşın kılına dokunulursa burada sağ adam kalmaz. Onu esir alanlar, bunu düşünsünler, akıllarını biraz karıştırsınlar’’ (HDÖ iddianame s.49). HDÖ yöneticileri, HDÖ yöneticisi Nebil Rahoma’yı, bir arkadaşlarının karısına sarkıntılık yaptığı gerekçesiyle tutukluyorlar. Yargılamayı planlıyorlar. Mektup, ağır ve dönüşü olmayan bir kararı önlemeyi amaçlıyor.
Nebil, yaptı mı ya da yapmadı mı ? Ortaya çıkan sonuç açısından fazla önemli olduğunu sanmıyorum. Ancak gruplaşmalar içinde her iki tarafta kalanlarla da görüşme imkanım oldu; Nebil’in ahlâkı konusunda en küçük bir kuşku belirtilmiyor. Acil tarafı, Nebil’in, aslında örgüt paralarını Acil’e aktarmakla suçlandığını ileri sürüyorlar.
Sol Yol’da ahlâk, ne kadar vurgulansa, o ölçüde iyidir; buna inanıyorum.
Sol Yol’da ahlâk reçetelerini yüksek tutmak için gösterilen özenin çok artırılması gerektiğini düşünüyorum.
Nebil Rahoma’ya yapılanlar buraya girmiyor.
İddianame’de ‘’örgütün genel komite üyesi Nebil Rahoma’nın (ölü), yine aynı örgütün genel komite üyesi Ziya Erdönmez’in (Uzun) karısı Emine Nuran Erdönmez’e sarkıntılık etmesi ve örgütün mali kaynaklarını Acilciler örgütüne aktarmak suretiyle örgüte ihanet ettiği gerekçesiyle, Mehmet Yıldırım (Sarı Metin-ölü), Cemalettin Düvenci (Sarı Hüseyin-ölü), Ziya Erdönmez (Uzun-ölü), Mete Özer (firar-ölü – kısa – hoca) ve Ali Özyürek’in (Kirve) İstanbul Merter semtindeki boş bir arazide toplanarak, Nebil Rahoma ve kendisine sarkıntılık edilen Emine Nuran Erdönmez’i de getirerek orada örgüt adına mahkeme kurup Nebil Rahoma’yı yargıladıkları ve Emine Nuran Erdönmez’in kendisine sarkıntılık edildiğini kesin olarak kanıtlamasından sonra Nebil Rahoma’yı ölüm cezasına çarptırdıkları ve verdikleri bu ölüm cezasını 30.9.1980 günü Bakırköy Güngören Keresteciler Sitesi Ateş Tuğla Fabrikası civarında infaz ettikleri ‘’ yazılıyor.
HDÖ genel komite üyesi Nebil, 12 Eylül’ün ilk ayı içinde, arkadaşları tarafından kurşuna diziliyor.
Ölmek, doğa’laşmaktır. Evren’in boşluğuna karışmak oluyor.
Kalanlar için görmemek olarak etki yapıyor.
Birey, daha önce görmediklerinin ölümüne, pek üzülemiyor.
Ancak başkalarının ölümü, bana hep acı veriyor.
Bu tür anlamsız ölümler, bana, çok daha büyük acı veriyor.
Bu çalışmamı burada durduruyorum.
Yalçın KÜÇÜK
Türkiye Üzerine Tezler
Cilt 3 – Sayfa 610-611-612
1 yorum:
öncelikle yapılan etkinlikleri ve bu sayfaların hazırlanmasında emeği geçen herkesin yüreklerine sağlık.28 yıl sonra olsa bile dayım ile ilgili arkadaşları tarafından yazılan bu yazıları okumak biraz bile olsa acımızı azaltıyor.ninem gözlerini yumana kadar dayımın son anda yanına geleceğini umut ederek onun hasretiyle öldü. devrimci kişiliği,dürüstlüğü,karekteri ve cesareti ile herkese örnek olacak birisinin devrimciyim diye geçinen arkadaşları tarafından infaz edilmesini ve infaz edilmesindeki nedenleri şiddetle nefretle kınıyorum.
Yorum Gönder