21 Ekim 2010 Perşembe

Notlar...

Anıların Gör Dediği başlıklı yazım üzerine bazı açıklamalarla karşılaştım. Bu nedenle pandoranın kutusunun biraz daha açılması gerekiyor.

Erkan, geçmişte Nebil'e yaptığı cezaevi ziyaretini anlatırken;

  • Kapı önünde Tacettin'in yanında Belma Gürdil'in de bulunduğunu,
  • Tacettin'in bir kaç kez görüş kabinine girdiğini,
  • Görüş kabinine sürekli girip çıkanlar olduğunu,
  • Kendisinin bu görüşmelerden arta kalan sürede iki kez kabine girerek 10-15 dakika kadar Nebil'le konuştuğunu

anlatmıştı. Ayrıca Nebil'in nasıl yakalandığına ilişkin randevu olayını anlatırken herhangi bir isim de vermemişti. Böyle bir anlatımdan geçmişte de, Nebil'in anıtını açarken de hiç söz etmemişti.

Erkan, 1977 yılında Nebil, Ali ve Engin'le birlikte İstanbul'a gidip döndükten sonra Nebil'in ağzından şu bilgiyi vermişti:

-'' Örgüt içinde Engin'e karşı büyük bir öfke var. Engin, kendisinin teorisyen olduğunu söyleyerek eylemlere katılmıyor. Eyleme katılan kadro ise, askeri ve teorik önderliğin bir olduğunu ileri sürerek Engin'in de silahlı eylemlere katılmasını istiyor.''

Anlatanın hatırasına saygı, unutmamayı gerektirir.

Ankara'ya dinamit götürme ve dönüşe ilişkin olay da Erkan tarafından anlatılmıştı bana. Erkan; bir çanta ile Ankara'ya gittiğini, çantayı Ömür apartmanına bırakıp sonra aldığını, boş çanta ile OTOGARA gelip otobüse bineceği sırada iki sivil polisin yanına gelerek çantada ne olduğunu sorduklarını, kendisinin çantanın boş olduğunu söylediğini, bunun üzerine polislerin çantayı açtıklarını, çanta açıldığı zaman içinden ağır bir dinamit kokusunun yayıldığını, bu nedenle yakalanma endişesine kapıldığını ama polislerin bu kokuya rağmen çantayı tekrar kapatıp kendisine dönerek;

-'' Ne getirdin, ne götürüyorsun ? '' diye sorduklarını söylemişti.

Ama şimdi dinamit götürmedim diyor. Doğru olabilir. Ben Erkan'ın yalancısıyım.

Bir de ZİNDANARKASI mezarlığı meselesi var. Zindanarkası mezarlığının kayıt defterini bir süre önce bu sitede yayınlamıştım. Bir günüm bu mezarlık idaresinde geçti. Nebil'in ölüm ve otopsi tarihleri belli. Ölüm tarihinden başlayarak bütün defteri memurlarla birlikte satır satır inceledim.

Bu defterde; kimsesizler mezarlığında gömülen faili meçhul cesetlerin nerede bulunduğuna, ölümün nasıl olduğuna ilişkin kayıtlar da düşülmüş... Lakin Nebil'e ilişkin ne faili meçhul ne de ismen bir kayda rastlamadık. Defterden sayfa koparılmış olabileceğini düşündüm ama numaralandırılmış sayfalarda eksik yoktu.

Evrak memuru, İstanbul'un tamamına ilişkin kayıtların Zincirlikuyu mezarlıklar müdürlüğü bilgisayarlarına aktarıldığını söyleyerek beni oraya yönlendirdi. Verilen isme gittim.. Bilgisayar kayıtlarında İstanbul'un tamamını taradık. Bir iz yoktu.

Bu konuda paylaşılacak bir şey kalmadı. Herkesin aklı ve belgesi kendine kalsın.

Hiç yorum yok: