14 Haziran 2009 Pazar

Nebil'in firarı ve yurt dışına çıkarılışı...


Nebil'i Sagmalcılar cezaevindeyken sık sık örgütsel ilişkiler gereği ziyaret ettim. O sıralarda ben de arandığım için sahte bir TÖB-DER kimliğiyle dolaşıyordum. TÖB-DER kimliğim bir öğretmen adına K.B. tarafından düzenlenmişti.

Resmi bir anlamı olmasa da bir kimlikti işte. Ben cezaevi ziyaretlerinde de nizamiyeye bu kimliği veriyordum.

Yine bu kimlikle Sagmalcılar'a yaptığım bir ziyaret sırasında beni E.U. gördü. Ben onu tanımazdan geldim ama o, gerçek adımla beni çağırıyordu. Kendisine usulca beni ismimle çağırmamasını söyledim. Sahte kimliğimin ortaya çıkmasından çekinmiştim.

Bu durumu görüşme anında Nebil’e de anlattım. E.U.’ın beni ismimle çağırdığını, kimliğimin deşifre olabileceğini söyledim. Bana ‘’ dikkatli ol, kimseye güvenme’’ dedi.

O ziyaret günü de Nebil'le yakında gerçekleştirilecek firarın ayrıntılarını konuştuk. Filistinliler de kaçırılacaktı. Koğuş demirleri ziyaret anında kesiliyordu.

Bu ziyaretten kısa bir süre sonra firar anı gelmişti. Ziyaretçi ile tutuklu bölümleri kalabalıktı. Ben de ziyaretçiler arasındaydım. İlk önce iki Filistinli demir parmaklıkların kesik kısmından hızla aramıza atlayıp dışarı çıktılar. Bu işi çok seri bir şekilde gerçekleştirdiler. Aylardır uzattıkları saç ve sakallarını kesmiş, tanınmaz hale gelmişlerdi.

Nebil, saçlarını hafiften uzatmıştı. Demir parmaklıların arasından geçerken saçının üst kısmı demire hafiften sıkıştı. Tam aramıza atlarken kendisini gardiyan gördü. Bunun üzerine Nebil hızla yeniden içeri atladı. Gardiyanın uyarısıyla hemen alarm verildi.

Ben de içeride kalmıştım. TÖB-DER kimliğindeki ismimi de hatırlamıyordum. Ziyaretçi bölümündeki bizleri tek tek alarak üstün körü sorguladılar. Bir kazaya uğramadan sahte TÖB-DER kimliğimi alıp salimen dışarıya çıktım ve derin bir Ohh çektim. Nebil içeride kaldı ve bir daha ziyaretine gitmedim.

Nebil; Niğde cezaevinden kaçırıldıktan bir süre sonra Antakya’da yanıma geldi.. Kendisini hemen Ayncamuz köyünde M.K.’ın yanına götürdüm. O da Nebil’i aynı köydeki H.B.’ların evine götürdü… Orada 10 gün kadar muhafaza edildi.

Bu süre içerisinde ben kaçakçılarla sınırdan kaçış işini organize ediyordum. Nihayet Suriye'ye gidiş günü gelmişti. Nebil’i A.K. ile birlikte kaldığı evden alarak Hanyolu köyüne götürüp anlaştığımız kaçakçıya teslim ettik. Oradan sınırı salimen geçtiler. Biz geri döndük.

Günler sonra Pan turizme ait bir otobüsün muavini bana Suriye'den bir mektup getirdi. Mektup Nebil’den geliyordu. Şam’da olduğunu, beni de beklediğini yazıyordu.

Aradan bir süre geçti. Her yerde aranıyordum. Sık sık köyümüz basılıyordu. M.U. ile bu durumu konuştum ve bana yurt dışına çıkmam konusunda gerekli talimatı verdi. Bu talimatı alınca AK ile birlikte Nebil’i geçirdiğimiz sınır köyüne gidip aynı şekilde Suriye’ye geçtik. Ama Bassit girişinde Suriye polisi tarafından yakalandık. Dört-beş gün Lazkiye'de tutuklu kaldıktan sonra bizi Türkiye’ye teslim etmek üzere Kassab sınır kapısına götürdüler. Polislerle yol boyunca sürekli olarak konuşuyor, bizi teslim etmemelerini, Türkiye’de asılacağımızı anlatmaya çalışıyorduk.

Kassab'a geldiğimizde polislere cebimizdeki bütün paraları verdik. Bizi sınıra yakın bir yerde bıraktılar. Kaçak olarak yeniden Türkiye’ye döndük ama bir süre sonra tekrar sınırdan geçip bu sefer yakalanmadan Bassit’e ulaştık.

O günden bu yana ülkemden uzaktayım.

T.S. ile söyleşiden
M.Yavuz

Hiç yorum yok: