3 Mart 2012 Cumartesi

Ballı Adam

İnsan; olayların heyecan ve hızına kapılıyken tanık olduğu çoğu olguyu önemsiz görüp bir kenara koyabiliyor.

Kıl payı savuşturulan çoğu tehlikeyi de, toyluğun neden olduğu saflıkla şansa bağlayabiliyor.

Geçmişte ben de böyle yapmış; deyim yerindeyse ‘’yırttık’’ denebilecek çoğu olayı ‘’şansa’’ bağlamıştım.

Bugün sahip olduğum bilgilerle görüyorum ki; hata yapmışım.. Uzun soluklu koşuda tanık olduğum yahut bizzat tarafı olduğum çoğu olaydan; şans eseri yırtmamışız.

Yaşananlar, anlatılanlar, yazılanlar ve var olan belgeler farklı bir potada harmanlanıp masaya yatırıldığında; tabloyu daha net görebiliyorsun.

Alıntılar yaparak ele alayım.

Malumunuz; 1977 Ağustos operasyonu büyük önem taşıyor. Çünkü anlık istihbarata dayanan bir evveliyatı var.

Ne diyor ballı adam ?


 Evet, ballı adam; Nebil, Ali, Engin ve dinamit dolu bir valizle İstanbul’a gider. Cihangir Ayyıldız apartmanındaki evde 15 gün kalıp banka soygunu için keşif çalışmalarına katılır ve bu faaliyetleri sırasında adım adım resmedilir.

Dahası; Antakya’ya dönüş için otogara gittiğinde koluna giren iki sivil polis tarafından boş valizi açtırılıp ‘’ ne getirdin, ne götürüyorsun ?’’ diye sorgulanır.. Valizi açtığında kesif bir nitrogliserin kokusu etrafa yayılır.

Ama şifai anlatımına göre ‘’enselendim’’ diye düşünürken polisler oralı olmaz. Otobüse binip Antakya’ya döner.



Ağustos 1977 operasyonunda polis; anlık takipte resimlenenler kadar Engin’in çözülmesiyle deşifre ettiği isimleri de yakalama listesine ekler. Firarda olanları yakalamak için operasyonlar düzenler.

Ama takibe takılıp resimlenmiş ballı adamı hiç kimse sormaz..

Hiçbir ifadede ismi geçmez, aranmaz…

Ballı adam; 1978 yılında yakalanan Nebil’i firar girişimi öncesinde Sagmalcılar cezaevinde ziyaret eder. Bu ziyaret sırasında Nebil’den firar edecekleri bilgisi de dahil bütün eylemlerini öğrenir..

Çünkü Nebil'in bir anda çenesi düşmüş, kader birliği yaptığı yoldaşlarından esirgediği tüm sırlarını (?) ballı adama anlatma ihtiyacı duymuştur.

Bu ziyaretten sonra ballı adam, artık çok şeyi bilen adamdır. Bu ayrıntı da en az operasyon kadar önemli başka bir olaydır.

Neticede Nebil'in firar girişimi başarısız olur.

Zaman su gibi akar, hakkımızda verilmiş bir ifade üzerine gözaltına alınıp sorgulanır, akabinde tutuklanırız...

Ballı adam bir yazısında; ‘’ en son ben yakalandım benden sonra gelen olmadı ‘’ türünden bir söz etmişti.

Yani ‘’benden öncekiler öttü, ben direndim’’ yakıştırmasını kafalara yerleştirmek istemişti.

Evvela gözaltı belgesi ile bu ifadenin doğru olmadığını göstermek isterim


Gözaltı belgesine göre ilk yakalanan kişilerden biri ballı adam.

Buradan devam edeyim…

Ballı adam Ankara’da yakalanmıştı. Bizler Antakya Emniyetinin hücresinde sorgulanıyorduk.

Ballı adam Ankara’dan getirildiği gün sorgu için siyasi şube müdürünün odasındayken telefon çalmış, telefonu açan müdür ‘’merak etmeyin komutanım, emredersiniz’’ benzeri sözler etmişti.

Bu telefondan sonra ballı adamın hemen yazılı ifadesi düzenlenmiş, tek fiske vurulmamıştı.

Darbenin en acımasız mahkemelerinden olan ADANA 1 NO.LU SIKIYÖNETİM MAHKEMESİ’nde görülen davamız BERAAT ile neticelendi..


 Bu beraat kararı nasıl alınmıştı ? Merak ediyordum.

Hakkımızda en azından örgüt üyeliği nedeniyle 5 yıl ceza verilmesi gündemdeydi..  Nasıl bir ŞANSTI bizleri kurtaran ?

Şansın ne olduğunu bir Ankara ziyaretimde ballı adamdan öğrenmiştim..

Mahkemenin başkanı ballı adamın avukatı olan dayısının arkadaşıymış.. Bu başkanın Danıştay’da sürüncemede olan bir dosyası varmış.

İşte ballı adamın dayısı, Danıştay'da bekleyen bu dosyanın halli karşılığında müvekkili olan yeğeninin BERAATİ için pazarlık yapmış. Dava görülürken Danıştay’da sürüncemede olan dosyayı, mahkeme başkanının lehine olarak neticelendirmiş ve kararı alıp başkanın masasına bırakırken; ‘’ŞİMDİ SIRA SENDE’’.. demiş..

Ballı adam sayesinde bizleri de beraat ettirmeye mecbur kalmışlar.

O günkü ruh haliyle bu şansı sorgulamamış, ne kadar da kısmetliyiz diye sevinmiştim.

O gün için önemli olan; en az zararla bu davadan yırtmaktı.

Beraat kararı Savcılık tarafından temyiz edilmediğinden kesinleşti. Kararın kesinleşmesinden sonra tutukluluk öncesinde çalışmakta olduğum son kuruma yazılı başvuru yaparak görevime dönmek istemiştim. Bu talebim ‘’delil yetersizliği'' nedeniyle beraat ettiğimiz gerekçesiyle reddedilmişti. Göreve dönebilmek için ‘’suçsuzluğu anlaşıldığından‘’ beraat etmek gerekiyormuş.

Ama ballı adam bu sorunu da şans eseri aşmıştı.

Ankara Belediyesinde açılan sınava bir referans tavsiyesiyle katılmıştı. Yazılı sınavda soruları yanıtlamak yerine ''nasılsa beni almazlar'' diye düşünüp SOSYALİZMİ yazmıştı..

Bu tavrı nedeniyle yazılıyı geçemeyeceğini düşünüyordu.

Geçememesi de normal sonuç olurdu..

Öyle ya; soruların hiç birine yanıt vermemiş; cevap kağıdına sadece SOSYALİZMİ yazmıştı.

Ama endişe ettiği gibi olmadı.

Sonuçlar açıklandığında gözlerine inanamadı. Sınavı KAZANMIŞTI. Kendisini mülakata çağırıyorlardı.

Mülakata da iş olsun diye katıldı. Nasılsa eleyecekler diye düşünüyordu.

Mülakat odasında '' ananın adı, babanın işi gibi '' saçma sapan sorulara muhatap olunca ‘’ BENİMLE DALGA MI GEÇİYORSUNUZ ‘’ diyerek sınav kurulunu azarlamış, kapıyı çarparak sınav salonundan çıkmıştı.

Buradan bir sonuç çıkmaz diyordu. Ama sonuç yine yanıltıcı olmuştu.

Referansı o kadar kuvvetliydi ki; heyetini azarlayıp kapısını çarparak çıktığı mülakatı da geçmişti.

Ballı adamdı vesselam.

Yıllar sonra, Nebil için yapılacak anıt mezar girişiminde buluştuk.

Mezarı yaptık, içini doldurmaya çalıştık, sayfalar dolusu anılar kaleme aldık..

İşin doğrusu en göze batan yazı ve iddialar ballı adamın kaleminden çıkmıştı.

Başlattığımız bu girişimin akabinde gözaltına alınıp sorgulandık. Bu çalışmaları kapsayan iddialarla tutuksuz  yargılanıyoruz.

Nedense ballı adam yine ortalarda yok.

Yakılan ateş ortalık yerde duruyor ama ballı adamı ne soran var ne de sorgulayan.

Bu kez kimin referansı var bilemiyorum.

Her kim olursa olsun; dediğim gibi BALLI ADAM vesselam..

Hiç yorum yok: