…
Nicedir,
Kahpe ağzında
Bir salgın,
Bir deprem gibi künyemiz.
Nicedir,
Başımıza zindan dünyamız.
Biz ki
Yarınıyız halkın,
Umudu, yüzakıyız,
Hıncı, namusu...
Şafakları,
Taa şafakları
Hey canım,
Kalbim
Dinamit kuyusu...
a.a.
Mücadele içinde devrimciler esir de düşebilirler. Bu, mücadelenin bir parçasıdır. Nitekim Dünya Devrim Mücadeleleri Tarihi de bunun örnekleri ile doludur. Esir düşen devrimci, teslim olmuş devrimci değildir. Her koşulda olduğu gibi esirlik koşulunda da mücadele bir biçimde devam eder. Hele tutsaklıktan kaçış başlı başına devrimci bir eylemdir.
Nebil iki kez esir düşmüş bir devrimcidir. İlkinde bir baskında esir düşmüştür. O yıllarda okuldaki boykotlara katılan öğrencilere öğrenim özgürlüğünü kısıtlamaktan dolayı 2 ay ceza verilirdi. İlk firarını, öğrenim özgürlüğünü kısıtlamaktan (boykot) ceza alan bir grup öğrenciden birisi olan Bedri YAĞAN’ın yerine tahliye olarak gerçekleştirir. Bu öğrenciler arasına karışarak, bir başka öğrencinin yerine tahliye olan diğer isimde, İstanbul Emniyet Müdürü Uğur GÜR’e suikastten yargılanan TİKKO’lu Hacı DEMİRKAYA’dır.
Ancak Nebil, bir ay kadar sonra, son mermisine kadar savaşmış ve bu kez sağ kolundan yaralı olarak esir düşmüştür. Yine sağmağcılara konur. İçeride üzerinde bir tabanca ile yakalanır. Fakat Nebil devrimci eylemlerine, yani firar girişimlerine devam eder. Kazdıkları tünelin ortaya çıkması ile bir başka firar girişimi daha başarısızlıkla sonlanır. Ama yılmaz ve devrimci eylemlerine devam eder. Her fırsatı, devrimci eyleme dönüştürme çabası içindedir.
Nebil babasını 1970 yılında kaybetmiştir. Annesi yaşlıdır. Nebil evin en küçük çocuğudur ve kendisinden büyük üç ablası daha vardır. Ablaları evlidir. Annesi yaşından ötürü sık sık ziyaretine gelememekte, onu cezaevinde ziyaret edememektedir. Ancak ziyaretine gelebildiği bir gün, annesini belki de bir daha göremeyeceğini, ona son bir kez daha sarılmak istediğini söyleyerek gardiyandan izin alır ve ziyaretçiler tarafına geçer. Nizamiye kapısına kadar çıkar ama nöbete gelmekte olan bir gardiyan tarafından nizamiye kapısında fark edilerek yakalanır. Bu firar girişimi de başarısızlıkla sonlanır.
Nebil kararlıdır. Devrimci eylemlerine devam eder. 8 Ocak 1979 Salı günü, görüş kabinin parmaklıklarını ve camlarını keserek ziyaretçiler tarafına geçer, ancak kendisinden önce çıkan diğer firarinin yalanması üzerine, alarma geçen gardiyanlar tarafından tekrar yakalanır.
Sağmağcılardaki eylemlerinden ötürü Trabzon ceza ve tutukevine sürgün edilir. Trabzon’a getirildiğinde cezaevinde isyan çıktığından, cezaevine konmadan Sinop cezaevine gönderilir. Fakat çok kısa bir süre sonra, Sinop cezaevinde yangın çıkarır ve Niğde cezaevine sürülür. Nebil burada da devrimci eylemlerine devam eder. Niğde de ziyaretçilerin bileğine vurulan bir damgayla cezaevine giriş çıkış yaptığını öğrenir. Niğde’de görüş açıktır. Cezaevinde yeni olduğundan gardiyanlar tarafından henüz tanınmamaktadır. Nebil bileğine patatesten yapılan bir mühürü vurarak görüş gününde, ziyaretçilerin tarafına geçerek Niğde cezaevinden firar eder. Bu kez, devrimci eylemini başarıyla gerçekleştirmiştir.
Ama bu son firar, bir yerde ölüme gidişi olmuştur..
Anısı önünde bir kez daha saygıyla eğilirim.
E.U.
Akşam erken iner mahpusaneye.
Ejderha olsan kar etmez.
Ne kavgada ustalığın,
Ne de çatal yürek civan oluşun.
Kar etmez, inceden içine dolan,
Alıp götüren hasrete.
Akşam erken iner mahpusaneye.
İner, yedi kol demiri,
Yedi kapıya.
Birden, ağlamaklı olur bahçe.
Karşıda, duvar dibinde,
Üç dal gece sefası,
Üç kök hercai menekşe...
Aynı korkunç sevdadadır
Gökte bulut, dalda kaysı.
Başlar koymağa hapislik.
Karanlık can sıkıntısı...
"Kürdün Gelini"ni söyler maltada biri,
Bense volta'dayım ranza dibinde
Ve hep olmayacak şeyler kurarım,
Gülünç, acemi, çocuksu...
Vurulsam kaybolsam derim,
Çırılçıplak, bir kavgada,
Erkekçe olsun isterim,
Dostluk da, düşmanlık da.
Hiçbiri olmaz halbuki,
Geçer süngüler namluya.
Başlar gece devriyesi jandarmaların...
Hırsla çakarım kibriti,
İlk nefeste yarılanır cıgaram,
Bir duman, kendimi öldüresiye.
Biliyorum, "sen de mi?" diyeceksin,
Ama akşam erken iniyor mahpusaneye.
Ve dışarda delikanlı bir bahar,
Seviyorum seni,
Çıldırasıya
Ahmed ARİF.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder