9 Kasım 2011 Çarşamba

Mıro Tiiii..Vi

Alman Fransız ortak yapımı olan iftiralar vadisinde tarih, ne de güzel gerisin geri gidiyor..

İlim irfan sahibi olmasa da vicdan sahibi olan herkesin bu senaryolara gülüp geçtiğini biliyorum. Çünkü; yazılanlar üst üste konulduğunda iki yüzlülüğün, riyanın, iftiranın sırıttığını hemen görüyorlar...

Lakin mahla kullanmayı marifet bellemiş bir elma şekeri, yalan korosuna mızıka çalarak katılmaya devam ediyordu.. Bu tipin gerçek kimliğine dönmesini sağladım. Ancak bunu itiraf ettirince artık ben yokum deyip  yalan korosundan ayrılma sinyali verdi.

Malumunuz 2006 yılında DYP üyesi oldum.. Bu üyeliğin hangi şartlarda gerçekleştiğini de açıkladım. Daha önce ismen bildiğim bir çok siyasi lider gibi Mehmet Ağar'ı da siyasi parti genel başkanı olduğu dönemde nasıl tanıdığımı anlattım..

Buradan yola çıkaranların attıkları çamur üzerine, MIRO masalı uydurukçularını tiye alan bir şeyler yazdım.

Ama MIRO'cular bu yazıdaki istihzayı bile anlamayıp koro halinde iftiraya devam ettiler.

İşte bundan sonrası MIRO masalı seven ve üreten itirafçı iftiracılar içindir..

Mehmet Ağar'la samimiyetim ilerleyince ''emniyet kuvvetlerimize yardımcı olmak maksadıyla aşağıdaki olayları çözmeleri bakımından polise yardımcı oldum.''

Nasıl mı ?

Anlatayım müsadenizle...

Henüz Acilcilerin lider ve eylem kadrosunu, yapacağı eylemleri kimse bilmiyor. Çünkü 1977'ye daha çook var..

Yani, vereceğim bilgiler bu nedenle çok önemli.

Kendisine Harbiye'deki AKBANK'ın kimler tarafından ne zaman soyulacağını, soygun sonrası para ve silahların nerede saklanacağını ayrıntılı olarak emniyet kuvvetlerine yardımcı olmak maksadıyla söyledim.

Bu bilgileri alan Mehmet Ağar, özel hattan hemen MİT bölge başkanı Osman Nuri Gündeş'i arayıp benden aldığı bilgileri aktardı. Soygunun yapılmasına göz yumulmasını ama ardından hemen suçüstü yapılmasını emretti.

Osman Nuri Gündeş ise cevaben;

 '' endişe edilmemesini, eylem kadrosuna bir elemanlarını yerleştirdiklerini, eylemcilerin hareketlerini anlık olarak haber aldıklarını, soygun sonrası kendi elemanları da dahil herkesin hemen yakalanacağını '' iletti.

Bu bilgi Mehmet Ağar'ın yüzünü güldürdü. '' Bak, nasıl çalışıyoruz '' der gibi bir bakış attı bana.

Sonucu merakla beklemeye başladım.

Her şey ifade edildiği gibi oldu..

Başka bir gün; 1976 yılında Yeşilköy baskınını gerçekleştirecek Filistinli iki gerillanın Sagmalcılar cezaevinden kaçacakları bilgisini verdim.

Mehmet Ağar, bu bilgiyi de hemen Osman Nuri Gündeş'e iletti. Aldığı yanıt ilkine benziyordu:

''-Merak buyurmayınız, cezaevinde elemanımız mevcut, gelişmelerden anlık olarak haberdarız... Devletimizin Filistin davasına olan ilgisi nedeniyle sorun olmadan Filistinlilerin firarı görmezden gelinecek ancak başkalarının firarına izin verilmeyecektir..  ''

Öyle de oldu...

Başka bir gün Mehmet Ağar'a, Suriye'ye kaçan eski arkadaşların Bassit'de bir eğitim kampı kurduklarını, bu kampta çok sayıda militanı eğittiklerini, yakında bir kongre toplayacaklarını söyledim.

Mehmet Ağar, bu bilgiyi de dönemin MİT başkanıyla paylaştı.

Aldığı yanıt yine aynıydı:

''-Endişelenmeyin sayın başkanım, Suriye'deki kampta üç ayrı elemanımız mevcuttur. Bu kampa gidip gelenleri, Türkiye'deki bağlantılarını anlık olarak rapor alıyoruz. Tehlike arzedecekleri derdest edip yakalıyoruz.  ''

Baktım ki; hangi bilgiyi versem, MİT benden bir adım önde..

Elemanlar çok sıkı çalışıyor.

Bilgi vermeyi kestim.